İzleyici Görüşleri  Hakkımızda Görüleriniz
 
Özel Görüşler

Hakikatli Gürdal Bey. Eserinizi okulumuzun yöneticilerine sundum. Hakkında söylenebilecek en anlamlı neler söylenebilirse hepsi söylendi, ben de sizin adınıza gurur duydum. Sahnelenmesi konusunda görüşmeler yapıldı. Eserin büyüklüğüne ve önemine uygun bir sahneleme gerçekleştirmenin kısa sürede olmayacağı, olsa da böylesine etkileyici bir eserin layık olduğu gibi sergilenemeyeceği düşüncesiyle gelecek öğretim yılının başından hazırlanmasına karar verildi. Benim gönlümden bu yılın heyecanıyla sahnelemek geçiyordu; arka arkaya gelen depremler nedeniyle okullar sık sık tatil olunca mecbur kaldık. İçim buruk kaldı sanki bir yanım eksik gibi. Ama gelecek yıl için karar alınması beni teselii etti.

Gönderdiklerinize gelince: Çanakkale Zaferi'nin önemi gün geçtikçe ve sizin çalışmalarınızla daha iyi anlaşılıyor. Slaytlar öyle etkili olmuş ki insanda derin izler bırakıyor. Her şey öylesine etkileyici, öylesine yürekten yazılmış, öylesine yürekten sergilenmiş ki insanı alıp o günlere götürüyor... Aslan gibi evlatları bir daha hiç görmeyeceğini bile bile savaşa yollamak kolay mı? Kimi nişanlı, kimi evli, aralarında çoçuk denecek yaşta Mehmetler'in olduğu olduğu evlatların, savaşın bütün hızıyla devam ettiği meydanlarda kurşunlara aldırmadan birbirlerini sırtlarında taşıdığı, evlatlarının cansız bedenine kavuşabilmeyi bile murat sayıp ninniler söyleyen anaların dünyada barışın önemini bu kadar etkili anlatabilen bir eser ortaya koymak kolay mı? İşte siz bunu başarmışsınız. Gerçek hayattan alınmış öyküleri savaşan askerlerin ruh hali içinde, her anı sanki yaşıyormuşçasına resimlerle de anlatmışsınız. İnanıyorum gönderdiğiniz herkes göz yaşlarını tutamamıştır.
    
Böylesine anlamlı görkemli ve eşsiz bir eseri yılda bir kez, o da sadece özel bir gecede sergilemek hepimiz için büyük kayıp. Barışın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatırken savaşın acılarını ortaya koymak, dostluğu, dostlukların en güzelini ve sıcağını böylesine anlatmak ne kitaplarda ne de filmlerde dile getirilebilmiştir.    Eserinize devlet sahip  çıkmalı  hem ülkemizde hem de ilgili ülkelerde gururla sahnelenmeli. Başarınızı yürekten kutluyor en samimi duygularımla selamlarımı iletiyorum.
M. Mustafa KILINÇER / Edebiyat Öğr. Seferhisar / İZMİR
***

İlkbaharda her hafta sonunda 2-3 bin kişinin ziyaret ettiği Eceabat’taki “Çanakkale savaşları” tarihinin bilinmeyenlerini yazmak, hele drama oyun halinde anlatmak zordur. Ama Sayın Gürdal UĞUR edebiyatın zor bir bölümünü seçerek bunu başarmıştır. Kendisini kutluyoruz...

“Harmanyeri-1915” Belgesel dramanın ön başlığında “Bilinmeyen Yönleriyle Çanakkale Savaşları” cümlesini okuyunca , bu iddialı başlık insanı metni daha dikkatli okumaya sevk ediyor. Daha ilk sayfada, Çanakkale ruhunu yüreğinde duyan, yaşayan oyun yazarı Sayın Gürdal UĞUR, insanın yüreğine işleyen bir şiiriyle başlıyor. Yazar her satırda, sayfada, bölümde daha önceden, titiz bir araştırmacılık yaptığını hissettiriyor..

Savaşın tüm önemli aşamalarının önemli ayrıntılarını, oyunun kahramanlarının ağzından izleyici, anlaşılması kolay bir tarzda özümseyebiliyor.. Bu kutsal ve kanlı savunma savaşımızın en önemli anı ve izlerini sayın Gürdal UĞUR, izleyiciye öğretici bir tarzda aktarmış.. Yazarı candan kutlamak gerek..
Tebrikler Gürdal UĞUR...
Şahin ALDOĞAN / Selim MERİÇ  ECEABAT YEREL TARİH GRUBU

***

Eksik olmayın Hocam…
Çanakkale’ye Çanakkale ruhuna ancak böylesi layık olunmaya çalışılır. Sımsıcak kucaklayıp ve kutluyorum. Ne zaman Çanakkale  adını duysam  ürperirim. Ne zaman duysam durup başımı alırım ellerimin arasına. Ne zaman Çanakkale’yi duysam daha bir severim halkımı ve topraklarımı ve ne zaman duysam göğsüm kabarır borçlu hissederim kendimi geçmişime. Oysa şimdi ülkemde dünyaya gelen bebekler borçlu doğar işgalci ve kapitalist güçlere. Silahla ve savaşla yok edilemeyen değerler şimdi parayla, kültür yozlaşmasıyla ve unutturulmaya çalışma politikasıyla yok edilmeye çalışılıyor.

Her Türkiye vatandaşının görmesi, bilmesi gereken bir destandır Çanakkale. Öyle hem de hayatımızda bir kez bile görsek yeterli gibi değil. Ya da her yıldönümü görmek gibide değil. Her fırsatta görülmesi gereken bir yer Çanakkale. Her banka hortumlandığında... Her yolsuzlukta…  Her depremde… Her demokrasiden şüphe duyanın… Her geçmişinden utananın… Her kendimizi zayıf, güçsüz ve yalnız hissettiğimizde gidilmesi görülmesi solunulması gereken bir yerdir Çanakkale.      
Her insanın karşı çıkması gereken bir olaydır savaş, işgal, kapitalizm, emperyalizm vb şeyler. Her karşı olma sebebi sınırları aşarcasına yaşandı orda. Hele şehit olanların arasında Ermenilerin, Kürtlerin, Alevilerin, Lazların Anadolu’nun  her yerinden insanların var olması Çanakkale’yi sırf bu yanıyla bile bütün kesimlerin sahiplenmesi gerekmiyor mu ? Önemli olan ulusal çıkarlarımız. Bizim sağcılığa ya da solculuğa ihtiyacımız yok… Önemli olan gerçek vatan severlik değil mi?
Kimse geçmişini bilmiyor. Kimse Çanakkale’yi de bilmiyor. Kimse hiçbir şey bilmiyor. İşte siz bunu bu dille anlatan kişisiniz. Bizim sizin gibi düşünen insanlara ihtiyacımız var.
 İşte hocam; Siz ve sizin gibi Çanakkale Ruhunu yüreklerinde hissedenler var oldukça asla yok edemeyecekler bizi. Siz sadece hatırlatmaya çalışmamış yaşatmışsınız Çanakkale’yi. Var olun hocam. Emeği geçen herkes çoğalarak var olsun.  Daha ne  diyeyim Gürdal hocam… Siz her şeyi söylemişsiniz. Ağzınıza, yüreğinize, emeğinize sağlık… Çok etkilendim… Harika bir çalışma…Olağanüstü bir özveri… Mükemmel ve doğal bir dil… Korkunç bir cesaret…
Murat AYDIN / Esenyurt Belediyesi Tiyatro Hocası / İSTANBUL 10.01.2006
***


Çok değerli Gürdal Bey, ben Isparta SDU GSF Tiyatro Yüksek Lisans mezunuyum. Daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Uluslararası  Çanakkale Kongresinde sunum yapacağım için sizden oyununuz hakkında bilgi almıştım.  Konum Ankara Devlet Tiyatroları Gen. Müd. Repertuarında yer alan Çanakkale ve Çanakkale Savaşları'nı ele alan oyunların ele alınması idi bu konuda ayrıntılı bir çalışma yaptım. Çalışmamda bu oranın içler acısı olduğunu gördüm. O donem oyununuzdan repertuarda olmadığı için sözlü olarak bahsettim. Vatanı uğruna canlarını veren bu insanlardan bahsetmek oyunların olmaması beni üzdü. Söylemeden gecemeyeceğim. Kurtuluş Savasını anlatan 15 Oyun, Çanakkale Savaşını anlatan 5 adet oyun vardı. Bu oyunların bir kısmı da maalesef piyes ve orotoryo idi. :( 
Gürdal Bey, ben bu yıl  Isparta SHCEK Erkek Yetiştirme yurdunda 10 13 yas grubu çocuklara dışarıdan tiyatro dersi veriyorum. Toplam 20 minik Öğrencim var. Çanakkale Savaşlarını anlatan bir oyun sahnelemek istiyoruz. Eğer izin verirseniz sızın oyununuzu  okumak tiyatral anlamda zor değilse miniklerle oynamak istiyorum. Miniklerin oyunun üstesinden gelebileceklerine inanıyorum. Yurt müdürümüz Çanakkale konulu bir oyun yapacağımız için çok memnuniyet duydu ve çocuklara Çanakkale gezisi sözü verdi. Eğer bir aksilik olmazsa sizi ziyarete gelebiliriz. Bu konuda bir değerlendirme yapıp haber verirseniz sevinirim. Saygılarımla…
Ezgi Oya GÜMÜŞ
***


Gül kokan memleketimim küçük, şirin bir ilçesi Atabey. Bense idealist, adanmış genç bir öğretmen. Atatürk İlköğretim okulumuz ilçenin gözdesi. İlçedeki hemen hemen tüm etkinliklerin burada gerçekleştirildiği 300 kişilik bir salonu var. 18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Programının organizesini yapmak benim için yaşayabileceğim en büyük haz. İlçede her okula belli bir özel gün kutlaması verilmiş. Bizim okulun payına da ne büyük mutluluktur ki bu gün için program düzenlemek düşüyor.
Yalnız bu sene bir takım aksaklıklardan dolayı çalışmalara başlamak için bir hayli geç kalmıştık. Önümüzde yaklaşık 35 gün vardı. Ve elimizde bir oyun metni bile yoktu. Önce birkaç Türkçe Öğretmeni arkadaşımdan yardım istedim.. Birkaç tanesi yardımcı olmaya çalışsa da önerdikleri oyunlar beni tatmin etmemişti. Şansımı bir de net ortamında denemek istedim ve bu vesile ile Gürdal Hocamın mail adresine ulaştım. Sağ olsun öyle yakından ilgilendi ki kısa süre içinde metni elimde buldum.
Soluk alacak dahi vaktimiz kalmamıştı hemen okulumuzun Türkçe öğretmeni Banu Meral  ile öğrenci seçimine başladık. Bu belki de işin en zor yanıydı. Çünkü öğrencilerin bir çoğu rol almak için hevesliydi. Yalnız çok azında kabiliyet ve kendini ifade yeteneği vardı. Bizse hep kabuğuna çekilmiş, keşfedilmeyi bekleyen dehalar olduğuna inanıyorduk. Nitekim sonunda onları bulduk ta. Hatta bir gün tam Banu hocamla aman Allahım yalnızca 1 ayımız kalmış diye hayıflanırken koridorun diğer ucundan geçen öğrencimle göz göze geldik selam verip kafayı çevirdim sonra ‘işte ya tamam  Şahin Çavuş ’ diye bağırdım,  Şahin Çavuş karakterinin yaratılması böyle gelişti. Zamanla Halil bile gösterdiği performansa inanamadı. Halbuki Halil in bu işin üstesinden gelebileceğine kimse inanamıyordu. Bu iş için önceden uygun gördüğümüz okulun en başarılı öğrencilerinden Üzeyir rolünü aldıktan 3 gün sonra tamam hocam ben repliklerimi ezberledim diye çıkagelmişti ve gerçekten muhteşem yapıyordu işini
Veee Kınalı Hasan. Benim gözdem. Bu rolü kapmak için öyle çok öğrenci sarmıştı ki etrafımızı. İstemek başarmanın yarısıdır derler ya. Bu rolü de İsmail işte bu şekilde kaptı ve oyunu izlerken herkesin gözlerine o bir damla yaşı çok çalıştığı, çok istediği ve izleyenlere gerçekten 18 Martın buğulu havasını yaşatabildiği için koydu. Nazlı gelini oynayan öğrencim yetiştirme yurdunda kalıyor. Kendisi bu yaşta kitap yazmaya başlayan koca bir yürek. Acı dolu gözleri, etkileyici bir ses tonu var. Nazlı geline benzer yönü Şeymayı da daha küçük yaşta terk eden yakınlarının olması. Şahin Çavuşun arkasında ‘gitme Şahin ‘im’ diye seslenirken beklide o yüzden hiç zorlanmadı. Belirgin rollerin yaratılması işte böyle gelişti.
Dekora gelince, bu bizim için pekte sıkıntı olmadı aslında. Geçen yıllar içinde kullandığımız ve müze kulübünden ödünç aldığımız bir takım malzemelerimiz vardı zaten. Tabi geri planda özellikle dekorun hazırlanması için emeğini bizden esirgemeyen okulun en haylaz, öğretmenlere yaka silktiren öğrencisi Kemali unutmamak lazım. Hiç kimse özelliklede Müdürümüz Ümit Yeter Kemal’in bu işte gösterdiği ciddiyete inanamıyordu. Kemal’e sadece şu lazım de yeter. Hatta tatlı bir anı daha. Son 10 günün içindeyiz artık. Kemal dedim geçen yılda getirmiştin ya, yer sofrası, tahta kaşık, toprak kap, saç ayağı vs… annenin işine yaramayan birkaç parça bişey kap getir oğlum dedim. Birde yere serilecek bir şey bulabilirsen sevinirim. Kemal çokta varlıklı bir aileden gelmiyor. Ailesi çiftçilikle geçimini sağlıyor. Kafada derslerine hiç basmıyor. Ama öğle cici bir annesi var ki. Onlar için saçını süpürge etmiş tam bir Anadolu kadını, her veli toplantısına gelir ve şimdi hoca hanım benim bu deli oğlandan bir halt olmaz mı diyorsun sen der. Bari tamirciliğe versem. İşte bir gün  Kemal derlemiş toplamış evde ne varsa getirmiş. Hatta evin avlusuna serdikleri kilimi bile getirmiş. Biz dekoru da kurduk başladık çalışmalara. Üç beş gün sonra Kemalin annesi gelmiş ders durumunu sormaya Kemalin. Bende hazır gelmişken gönderdikleri için bir teşekkür edeyim dedim. ‘Ya sağ olun valla o gönderdiğiniz kilim çok işimize yaradı. Tam eski zaman kilimlerinden, çok iyi denk geldi  dedim. Kadıncağımız ‘E be Kemal bende günlerdir nere gitti bu avlunun kilimi  diye arıyorum da hiç sesini çıkarmıyor. Bak şuna demek buraya getirmiş, neyse iyi işte işinize yaramış ya hoca hanım’ dedi. :) Dekor işini de Böyle hallettik işte.

Tüm telaşelere, yorgunluklara, çaresizliklere rağmen her şey muhteşem oldu. Başta Kaymakam olmak üzere protokolden birçok kişiyi gözyaşlarına boğduk. Program sonrası kaymakam tek tek hepimizi tebrik etti. Öğrencilerle ilgilendi. Onlara küçük hediyeler verdi. Bir sonraki 18 Marttıda aynı ruh ile yaşamak ümidiyle…
Arzu Sultan ERDOĞAN Atabey Atatürk İ.Ö.O İngilizce Öğretmeni /ISPARTA